prof. Okan Tüysüz, İstanbul’u bekleyen tehlikeyi açıkladı: Ağır hasar görecek veya yıkılacak 90 bin binadan bahsediyoruz.
TBMM Deprem Araştırma Kurulu’nun bugünkü toplantısında yer bilimcisi Prof. Dr. Naci Görür ile TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası, Jeoloji Mühendisleri Odası ve Mimarlar Odası temsilcileri katıldı. Jeoloji Mühendisleri Odası Deprem Uygulama Heyeti Başkanı Prof. Dr. Okan Tüysüz, şunları söyledi:
“485 BİLİNEN CANLI FAY 5.5’TEN FAZLA DEPREM YARATABİLİR”
“Deprem bir doğa olayı ama biz bu depremden çok ciddi zararlar alıyoruz. Bu hasarın en önemli nedenlerinden biri Türkiye’nin doğal yapısı ama ikincisi depreme hazırlıklı bir toplum haline gelemedik. Türkiye’de 5.5’ten büyük depremler üretmek mümkündür.485 bilinen aktif fay vardır.
“YAKLAŞIK 250 HATA ÇALIŞTIK”
Yani bu şu anlama gelir: Geçmişte sarsıntı üretmiş ve gelecekte de üretme potansiyeli olan faylar ve biz bu fayların sadece yarısını inceledik. Bir fayın karakterini doğru anlayabilmek için üzerinde paleosismolojik çalışmalar yapılmalıdır. Bildiğim kadarıyla 250 civarında fay inceledik, diğer faylarla ilgili bugüne kadar ne MTA ne de üniversiteler tarafından bir çalışma yapılmadı. Öte yandan denizlerde faylarımız var, hepsini detaylı olarak bilmiyoruz.
“7’DEN ÜZERİNE ÇOK DEPREM GEÇİRDİK”
Ayrıca muhtemelen önümüzdeki yıllarda yüzeyde yapılan çalışmalarda yeni faylar çıkacaktır çünkü 2013 yılında devreye alınan bu haritadan önce eski ile yeni arasında 200 fay farkı bulunmaktadır. Yani arızalar çalıştıkça ortaya çıkıyor ve artıyor, artacak. Bir deprem kabaca her dört ila beş yılda bir olur. Tarihe baktığımızda 7’den fazla deprem yaşamış bir ülkeyiz.
“BU KAYIPLARI VERDİĞİMİZİ BİLİYORUZ”
Son yaşadığımız depremde 50 binden fazla can kaybı oldu. 1939’da Erzincan’da 32.968 canımızı, ardından Gölcük Kocaeli depremini kaybettik ve geriye dönüp baktığımızda son yüz on yılda sadece 130.000 civarında can kaybettik. ‘Peki, bu depremlerden haberimiz yok muydu ve hazırlanamadık mı?’ Derseniz maalesef bu kayıpları bilerek kaybettik. 17 Ağustos Gölcük ve 12 Kasım Düzce depremlerinin olacağı 1980’li yıllardan beri biliniyordu ve bilimsel yayınlarda ortaya konulmuştu. Sadece geçmişteki deprem sırasına bakan biri bile bu sıranın nereden geldiğini açıkça görebilir.
“24 İL, 110 İLÇE CANLI FAYDA”
İl risk azaltma planları var, bunlar geçen yıl tamamlandı. Bütün bunlarda hangi illerin deprem tehlikesi altında olduğu açık ve net bir şekilde ortaya konmuştur. Bugün 24 il ve 110 ilçe hareketli bir fay üzerinde bulunuyor. Bazılarında yakın gelecekte, bazılarında ise uzun dönemde deprem olma olasılığı vardır. Jeoloji Mühendisleri Odası Sarsıntı Danışma Kurulu olarak 18 ile bu konuda uyarı raporları gönderdik ama maalesef bir tanesi bile ‘Ne diyorsun?’ cevap gelmedi
“MARMARA DEPREMİ ÜLKENİN AFETİ OLACAK”
Marmara Depremi bekliyoruz, Marmara depremi olursa yüzyılın değil ülkenin felaketi olur. Çok fazla tekrar etmek istemiyorum ama Marmara bir şoka hazır değil. Geleceğe yönelik projeksiyonlara bakıldığında; İstanbul, dünyanın tehlike altındaki 6. şehridir.
“AYDINLIK BİR NOKTADA DEĞİLİZ”
Bu tehlikenin temel nedenlerinden biri de gelir dağılımı ve kişi başına düşen gelirdeki risktir. Bu açıdan Türkiye gibi Taipei, Tokyo, Seul gibi bazı şehirler çok önemli bir risk altındadır. İzmir yine daha az risk altında. Can ve mal kaybı açısından çok önemli ve parlak bir noktada olduğumuzu söyleyemeyiz.
“TEKRAR İNŞAAT VE ONAY SÖZLERİNE BİR DAHA KATILMAYACAĞIZ”
Yapı kontrol sisteminin imar izin süreçlerinin düzgün denetlenmediğini, düzgün denetlenmediğini gördük ve ağır cezalar verilmesi gerektiği kanaatine varıldı. 1948 yılından bu yana 23 defa doğrudan veya dolaylı imar affı çıktı ve bu depremler bize şunu gösterdi: Bir daha imar ve af kelimelerini yan yana getirmeyeceğiz ve bunu getirirsek sonuçlarına da katlanacağız.
“NÜFUS ARTIŞINA İZİN VERMEYECEĞİZ”
Risk faktörünü azaltmak için tehlike altındaki bölgelerde nüfus artışına izin vermemeliyiz. Bugün İstanbul’un nüfusu sürekli artıyor ve artması adeta teşvik ediliyor. Bundan dolayı geçmişte 10 milyonluk nüfus tehlikedeyken bugün 20 milyonluk nüfus tehlikede. Dolayısıyla buradaki nüfusun artmaması için ne gerekiyorsa yapmamız gerekiyor. Nüfusun yüksek riskli şehirlerde birikmesini önlememiz ve yerleşim yoğunluğunu azaltmamız gerekiyor.
“ARIZA KONUSUNDA MEVCUT TAZMİNAT SINIRLANDIRILMALIDIR”
Sanayileri ve değerli yapıları deprem tehlikesi olan bölgelerden uzaklaştırmalı ve uzaklaşmaya teşvik etmeliyiz. Canlı fay risklerini göz önünde bulundurarak fay üzerindeki mevcut oturmanın sınırlandırılmasını veya zamanında kaldırılmasını sağlamalıyız. Bu konuda yapılması gerekenler hakkında fay maddesine bağlı olarak seksen sayfalık bir yönetmelik hazırlanmış, bu yönetmelikte hazır, tartışmaya açık.
“Birçok yol haritası var ama bir adım atamadık”
Ne yapılacağına ve riskin nasıl azaltılacağına dair birçok yol haritası var. Ulusal Deprem Konseyi 2000 yılında kurulmuş, 2007 yılında kapatılmıştır. 2002 yılında Deprem Hasarını Azaltma ve Ulusal Strateji Raporunu yayınlamıştır.
“DEPREM ŞURASI 19 YIL OLDU”
Bunun gereklerini büyük ölçüde yerine getirmiş değiliz. 2004 yılında 309 uzmanın katıldığı Deprem Şurası yapılmış ve bu Meclis kararlarının bir yıl içinde tamamlanması hedeflenmiştir. Bildiğim kadarıyla 7 komite kuruldu. Her komite kendi adına birkaç cilt rapor yayınladı, ancak bunlardan sadece birkaçı uygulamaya konuldu. Bu deprem konseyi yapılalı 19 yıl oldu. Bunlar hayata geçirilseydi, bugün felakette ve zahmette çok farklı bir noktada olurduk.
“YIKILACAK 90 BİN BİNADAN SÖZ VERİYORUZ”
Ardından İstanbul için Sarsıntı Master Planı hazırlandı. 2003 yılında üniversitelerin katılımıyla hazırlanmış bir rapordu. Ancak bugün İstanbul’da yıkım aşamasında olan, olası bir depremde ağır hasar görecek veya yıkılacak 90 bin binadan bahsediyoruz. Bu Deprem Master Planı’nın gereklerini yerine getirmiş olsaydık, bu 90 binden bahsetmiyor olacaktık. Şimdi her mahallede, her sokakta, nerede tsunami olacak, nerede, hangi binalar yıkılacak diye çalıştık ama yıkılan o binalar için ne yazık ki pek bir şey yapılamıyor.
“EYLEM PLANI HATASIZ”
2012-2023 Ulusal Deprem Stratejisi Eylem Planımız vardı. Burada yine kurullar oluştu. Ne yazık ki, burada önerilen eylem planı henüz uygulanmadı. Bazı maddelerde %10 olarak gerçekleşti, bazı maddelerde %50-60’lara varan gerçekleşme oranları var ama 2023 Ulusal Sarsıntı Stratejisi Eylem Planı’nın tamamlanması gereken bir yıldı, 2023’ün yarısını tamamladık.
“MARMARA BÖLGESİ ÖNCELİKLİ OLMALI”
Siyasi kararlılık olmadığı ya da yetmediği sürece yaraları sarmaktan değil, afet kayıplarını azaltmaktan yana bir politikaya geçmediğimiz sürece bu kurullarda daha çok konuşacağız. Türkiye’de deprem riski olan yerler belli, tedbirlere bir an önce başlanmalı; Marmara Bölgesi, Bingöl-Yedisu bunların başında gelmektedir. Çalışmalarda Marmara Bölgesi’ne öncelik verilmelidir. İstanbul’da 90 bin binanın zayıf olduğu ve bunların güçlendirilmesi veya dönüştürülmesi gerektiği belirtiliyor. Bir an önce hazırlanması gerektiğini düşünüyorum.”